genciligin sicakligik ve deli kanligiyla beraber bizim icimizde ve yuregimzde dogan ve varolan bir umuttu bizimkisi. hayata baglanmamiza ve hayati sevmemize neden olan ve ondan kopmamamyi saglamag ve her seyi en delicesine yasamak gibi bir fisilti. bir turlu cahillik ve gozumuzun onunde olan seyleri gormemize sebep veren ve kucuk ve degersiz seylere gereginden fazla deger vermekti. kafamizda ve kalbimizde olac cok ama cok uzak bir dusdu. adaleti severdik mesela, simdide severiz, daha da cok, daha da fazla ama simdi bilmekteyiz ki bunun bizim istegimzle bir alakasi yok. o zamanlar cabalarimizin ise yaracagini ve dunyanin daha iyi bir olmaya ve bizim de bu olayda bir payimiz olmasini cok severdik ve dusunurduk. simdiyse, daha cok gormek, okumak, bilmek ve dusunmekle birlikte gelen bu aci ve karanlik his, bizim dunya, insanlar ve en onemlisi kendimizle ilgili goruslerimizi mahvetti ve degisti. simdi, bilmekteyim ki biz bu dunyayi degismege degil de, sadece kendimiz her zaman degismeye ve daha fazla tanimaya ve elimzden gelenin en iyisini ortaya koymak icin bu dunyaya gelmisiz. dunya bizim gozumuzde artik o renkarenk ve guzel olan ve degismesi bizim elimizde olmayan bir yer. bu dunyaya bir misafir gibi gelmisim ve vakti geldiginde, istesemde ya da istemesem de cikip gitmek ve olmek zorundayim, zorundayiz. elimizden bunu durdurmak icin gelen hic bir sey yok. hepsi bu kadar sevgilim